AD ART DEKOR, Eylül 2001 Sayı:102


KEMAL ULUDAĞ İNSANLAR, İNSANCIKLAR

Sıtkı M. ERİNÇ

Özellikle son yıllarda yaşanılan sosyoekonomik ve sosyokültürel çöküntülerin bunalttığı insanlara, ara sıra soluk alma olanağı sağlayan tek yolun sanat ve sanatsal etkinlikler olduğuna inananlardanım. Çünkü sanat, iyi sanat, şu ya da bu yoldan ama mutlaka insanı konu alır. İnsanın horlandığı, hatta yok sayıldığı dönemlerde insanı sanatsal yolla tekrar öne çıkartmak sanatçının ve sanatının en saygın yönünü oluşturuyor diye düşünüyorum.

İyi ki sanat var, iyi ki sanatçılar var.

İyi bir kitap okumak, iyi bir müzik parçası dinlemek bize, bizlere ne denli huzur ve mutluluk veriyorsa, hatta onurumuzu okşuyorsa iyi bir sergi de aynı işlevi görüyor. Bunun son kanıtını Kemal ULUDAĞ’ın seramik sergisinde gördüm.

Sergi yaklaşık kırk yapıttan oluşmakta ve bunların çoğunu insan figürleri ve insan halleri meydana getirmekte. Kimi heykel niteliğinde, kimi duvar kabartması formunda...

Biz izleyicilere sunulan yapıtlardan kimine aşinayız, kimi ise son Avustralya yaşamından belki de otantik bir ruh taşıyan yapıtlar; şok etkileyici ürünler. Bunlarda bir yıla yakın sürdürdüğü uzak ülke incelemelerinin ve araştırmalarının kokusunun yakalamak olanaklıymış gibi.

Sanatçıyı yıllardır izleme şansım oldu. Onun alanında gösterdiği gelişmeyi ve değişmeyi adım adım gözleyebildim diyebilirim. Yapıtlarında nasıl yalınlaştığını, hatta arılaştığını, nasıl gerçek nonfigüratifi yakalayabildiğini, akademik anlamda soyutu; detaylardan temizlenmiş özü nasıl en insancıl duygularla yoğurabildiğini beğeniyle saptadım. ULUDAĞ’ın bu son sergisi ki onuncu kişisel sergisi olmaktadır, dediklerimin en gerçekçi kanıtıdır.

“İnsan Yapıları” diye adlandırılan üç boyutlu dizide kimi insan tek başına, kimi insan adeta bir aile ortamında, kimi insan da insanlar, insancıklar arasında. Ama her insan tek başına ayakta durabilmekte; dik ve onurlu bir şekilde...

İnsanların, toplumsal kurallarla nasıl standart bir şekle büründüğünü, bir toplumun üyesi olabilmek için de bunun kaçınılmaz olduğunu, ancak böylece o toplumun bir bireyi olabileceğini, fakat kişi olarak da her birinin bir fenomen olarak kaldığını grup yapıtlarının iyi eleştirilmesinde hemen yakalayabiliyoruz. Bu tür kompozisyonlar, alıcısında sadece estetik bir beğeni değil, aynı zaman da bir de kendini bulma, kendine güvenme gibi bir duygu yaratabiliyor ki bunun ardında sadece sanatçının başarısı yatmaktadır. “İnsan Yapıları” çalışmaları yalın bir görkem içinde alıcıyı insancıl duygularla sarmalayıveriyor. Üstelik bunların en yükseği 25-30 cm. boyutunda. Ama iyi bir eserin sağlam bir iletide bulunabilmesi için ölçülerin hiç bir değeri olmadığını bir kez de bu sergi ile anımsamış oluyoruz.

“Düzlemde Çark” adlı yapıt ise yaklaşık 90 cm. çapında bir duvar kabartması. Burada da insanlar tam bir halka olmuşlar. Birlik ve beraberliğin simgesi gibi... Toplumsal dayanışmanın bir amblemi gibi...

“Tabletler” adlı dizi ise, serginin ayrı bir bölümünü oluşturmakta. İnsanlar, mat sırlı ve stoneware olduğu halde, “Tabletler” Raku tekniği ile yaratılmış. Kemal ULUDAĞ’ın, seramik sanatının en kahırlı iki yöntemini de ustalıkla gerçekleştirdiği ilk bakışta dikkati çekiyor.

“Tabletler” adeta, Anadolu Uygarlığının, yani bizim topraklarımızın yarattığı insan tipinin bir kültürel mirası olarak, ama çağı yakalamış bir akılla ortaya çıkmış gibi. Kimi tabletlerde yine insan figürü var. Bu figür çevresinde oluşan labirente karşın insan kendini bulmuş ve başat bir erk olarak ortaya çıkmış. Kiminde ise insancıklar çıkmaz yollarda yok olup gitmiş sanki.

Kemal ULUDAĞ, bu sergisi ile seramik sanatında, çanak çömlekten öte neler yapılabileceğini de bize göstermektedir. Lisans eğitiminde hocası olan seramik sanatçısı Sayın Hamiye Çolakoğlu’ndan yakaladığı estetik dengeyi kendi anlayışıyla birleştirerek özgün, fakat tümü artistik yapıtlar ortaya koymayı becerebilmiştir.

İnsan figürlerinin egemen olduğu çalışmalarında kalıpla şekillendirmenin yanı sıra yaşken bunları tekrar deformasyona uğratması her bir heykele özgünlük ve teklik getirmiş. Sergi, bu nedenle de, tek tek gezilmesi ve tek tek incelenmesi gereken yapıtlardan oluşmuş.

Genç sanatçıyı hem seramik sanatına getirdiği katkı için, hem de biz alıcılara sunduğu mutluluk için içtenlikle kutlamak isterim.